Kurumsal kariyerimin büyük bölümü değişime liderlik etmekle ve kriz yönetmekle geçti. Otomotiv sektöründe, çok uluslu bir şirketin içindeydim. Rüzgarı, çalkantısı hiç bitmeyen bir deniz gibiydi. Fırtınalar bazen global, bazen ulusal, bazen de kurumsal esiyordu.
Çok şanslıyım, olağanüstü takım arkadaşlarıyla çalıştım. Yıllarca el ve gönül birliğiyle değer üretmenin hazzını yaşadık. Bazen bir maratoncu gibiydik; ağır ve sabırlı bir ritm tutturarak bizim için uzak ve anlamlı hedeflere koştuk. Bazı dönemlerde ise çok iyi bir zamanlamayla stratejik hamleler yapması gereken orta mesafe koşucularına benziyorduk. Şartlar bazen de bizi bir çita gibi koşması gereken sprinterlere dönüştürüyordu. Çok içimize sinmeyen yolculuklara da çıktık. O zamanlarda da herkes fırtınayı en az hasarla atlatsın diye iş birliği yaptık; anlamı burada bulduk. Arkamızda güzel hikayeler birikti.
Birikti birikmesine ama fırtınalı havalarda rotayı kaybetmemek, yükselirken ivmeyi korumak, alçalırken yere çakılmamak çok çaba gerektiriyordu. Üstelik, dışarıdaki rüzgarlar kadar kendi zihnimizde ve kalbimizde esen rüzgarlarla da uğraşmak zorundaydık. Değişimi de krizleri de yönetmek hiç kolay değildi.
2014’de yeni bir yolculuğa niyetlendim. Bu sefer benzer zorlukları yaşayanların yanında olacak, değişimi kolaylaştıracaktım. Altı yıldır aynı sefere çıkmış yol arkadaşımla birlikte kurumların ve yöneticilerin hayatlarına dokunmaya çalışıyorum.
Corona günleri öncesinde kapısından girdiğimiz her kurumun bir değişim gündemi olduğunu görüyorduk. “Değişmemiz lazım” diyorlardı, “Değişsek iyi olur” diyorlardı, “Değişmeye niyetimiz var, araştırıyoruz, bakıyoruz, ilk adımları atıyoruz…” Çünkü dünya hızla değişiyordu, teknoloji almış başını gidiyordu, dünya global bir köye dönmüştü. Arjantin’de biri hapşırsa Tayland’da birileri öksürüyordu… “Ters giden bir şeyler var” seslerini duyuyorduk. İstikrar sağlamak için kurulmuş alt yapılar belirsizliği yönetmekte yetersiz kalıyordu. Başarının ölçütünün büyüme olması artık anlam dünyalarında pek titreşim yaratmıyordu. Evet, bir değişime gerek duyuluyordu ama yüzlerce yıl boyunca inanca dönüşmüş zihinsel modellerin, bu modellerin ortaya çıkardığı yapıların ve o yapıların katılaştırdığı alışkanlıkların değişmesi aynı hızda olamıyordu. Corona hızlı bir değişimi zorunlu hale getirdi.
Şimdi kimi kurumlar bir türlü atlayamadıkları zihinsel eşikleri bir daha zorlayacaklar. Kimileri “Bir deneyelim bakalım” dedikleri alanlara daha kesin bir kararlılıkla, hatta belki de bodoslama girecekler. Bazıları “Online” çalışmayı değişmiş olmak sayacak, bazıları “Yeni Normal” arayışlarıyla zaman kaybedecek, bazıları da kervanı yolda düzecek, belki tempoyu, hızı artırmaya çalışacak.
Ama gerçekçi olalım, Corona kesiği çok derin! Çok sayıda kurum da 15. yüzyılın Portekizli kaşifleri gibi bilinmeyen ve fırtınalı sulara yelken açacak. Bazen karayı görme ümitleri, bazen gıda stokları dibe vuracak. Kimi gemiler geride bırakılıp kalanlarla yola devam edilecek. Daha ileri gitmekle geri dönmek arasında araflarda kalınacak. Öngörülemeyen bir okyanusta yıldızlara ve sezgilere dayanarak yön belirlenecek. Tüm bunlar olurken mürettebat çok yorulacak, muhtemelen azalacak. Kalanlara daha çok yük binecek. Yelken açıp kapamaktan, dalgalarla boğuşmaktan elleri ve ruhları şişecek. Belki de bazı gemilerde isyan çıkacak. Bazıları ise yeni topraklar keşfedip itibar ve para kazanacaklar. Yeni topraklarda yeni dostlar edinecek, belki de evlenecekler. Büyürken özlerini ve kimliklerini koruyabilmek gibi dertleri olacak.
Değişimin hiç olmadığı kadar zorunlu, kapsamlı, çeşitli ve bir o kadar da zor olduğu bir zamanın kapısındayız ve değişimi kolaylaştırma misyonu böyle bir dönemde bize daha da anlamlı geliyor. Bu nedenle heybemizde ne varsa, deneyimlerimizi, teorik bilgilerimizi, gözlemlerimizi, varsayımlarımızı, düşüncelerimizi daha çok paylaştığımız bir yazı dizisine başlamak istiyoruz.
Bir yanıyla geleceğin olasılıklarına gerçekçi ve temkinli bir şekilde ışık tutmaya, bir yanıyla da değişimi yönetecek kahramanların hayatlarını bir miktar kolaylaştırmaya niyetliyiz. Birlikte akıl yürütmeyi çok isteriz…