Geçen hafta profesyonel hayatımın en orijinal takdirlerinden birini aldım ve çok da mutlu oldum. Altışar kişilik yönetici gruplarına mentorluk yaptığım bir kurumda, son çalışmamızı sekiz ay boyunca birbirimize kattığımız değeri ifade ederek bitirmek istedik. İşte o sırada duydum bu sözleri: “Siz bizi konfor alanımızdan çıkardınız! Ama o çıktığımız alanda da konfor sağladınız…“
Sadeliği, yalınlığı önemsiyorum. Yöneticilik yıllarımda olmaya çalıştığım, mentorluk günlerimde ise anlatmaya çalıştığım buydu işte. Bir cümleyle özetlenmişti.
Her şeyin çok daha belirsiz, karmaşık, yoğun, hızlı, beklenmedik olduğu bir dünyada işleri tanımlandığı gibi yapmak yetmiyordu artık; çalışanlardan beklentiler artıyordu: “Herkes inisiyatif almalı, herkes lider olmalı, kutunun dışından bakmalı, inovatif olmalı, çevik olmalı, değişikliğe açık olmalı…”
“Konfor alanının dışına çıkmak” tüm bunları özetleyen klişeydi. Bu cümleyi oldum olası itici buldum. Sanki insanlar rahatına çok düşkün olduğu için kıllarını kıpırdatmıyorlar gibi bir tat bıraktı ağzımda ve o tadı sevmedim. “Kendini güvende hissettiği alanın dışına çıkmak” deseydik mesela, çok daha empatik ve sempatik gelirdi; ben öyle kullanmaya çalıştım. Konfor alanından çıkılmasını isterken, çıkılan yerde de güvenli bir alan yaratmanın bugünün karmaşık dünyasının en sade liderlik tanımı olduğunu düşündüm. Sonra gözümün önünde filmlerden, belgesellerden, sokaklardan sahneler belirmeye başladı:
Güneş ışıklarının zar zor içeri sızabildiği gizemli bir tapınağı araştıran ekip yüzyıllardır kapalı kalmış, tozlu bir kapının önünde durmaktadır. İçeride ne olduğunu kimse bilmemektedir. İlk giren kim olacaktır? Girmeye değer mi? Takım lideri omzuyla abanır kapıya, ilk önce o girer, el feneriyle odayı aydınlatır, çevreyi kolaçan eder, ekibi çağırır…
Aslanlar yavrularını ava çıkarmaktadır. Bir taraftan da av olmasınlar diye onları kollarlar…
Çocuk büyümektedir. Bisiklete binmek ister. Başaramaz, ağlar. Bir daha dener, yine olmaz. Pes etmek üzereyken babası bir daha denemesini ister. Çocuk “Ama sen büyüksün” diye mızıldanır. Baba bir komiklik yapar, rahatlatır çocuğu. Sonra arkasına geçer, çaktırmadan seleyi tutar. Çocuk birkaç kez pedal çevirdikten sonra usulca bırakır…
Henüz keşfedilmemiş topraklara seyahat etmelerini istediklerimin korkularını nasıl azaltır, kendilerini konforlu ve güvenli hissedecekleri bir alanı nasıl yaratırım?
Bugünün liderinin kendine sorması gereken en önemli sorulardan birinin bu olduğunu düşünüyorum. Sonrası kendi sahnelerini yaratmaya bakar. Sade, içten ve güçlü bir takdir ifadesinin beni bugün getirdiği yer burası.