Dün uzun zaman sonra bir futbol maçı izledim. 2024 Avrupa kupası elemelerinde Türkiye Ermenistan ile oynadı. Maçın daha 10. dakikasıydı, defans oyuncumuz topu kendi kalemize yolladı! İster miydi böyle bir şey olmasını? İstemezdi elbette. İçinde ülkeyi temsil etmenin, takımın bir neferi olmanın, ona güvenilmiş olmanın sorumluluğu vardı muhtemelen ama yüzüne mahcubiyetin izleri yansıdı. Son derece dinamik, işlerin her zaman plana uygun gelişmediği, top denen şeyin başlı başına bir değişkenlik faktörü olduğu, hep odaklanmayı, hep dikkatli olmayı, anlık kararlar almayı ve yoğun çaba göstermeyi gerektiren bir zeminde bir anlık refleksin kurbanı oluverdi.
Peki ne yaptı takım arkadaşları?
Nasıl böyle bir hata yaparsın diye el kol hareketi mi yaptılar?
Bir daha böyle bir şey olmasın diye 360 derece geri bildirim mi verdiler?
Bu arkadaşla olmuyor diye gidip teknik direktöre şikayet mi ettiler?
Buna güven olmaz diye düşünüp paslaşmayı mı kestiler?
Hayır hiçbirini yapmadılar. Üzüldüler belki ama olur böyle şeyler diye teselli ettiler. Sonra da birlikte dikkatlerini maça verdiler. Ardından iki gol atıp zor bir maçı kazandılar.
Peki sizin kurumda hataları nasıl ele alıyorsunuz? Hiç durup düşündünüz mü? Kültür dediğimiz şeyin tam göbeğindedir bu soru.
Yıllar önce, gencecik bir mühendisken yurt dışında bir eğitime katılmıştım. Tam bir hafta boyunca “Hata söz konusuysa kişilere değil duruma odaklan” diye kafamıza çaktılar. Son derece yüksek kalite ve performans gerektiren çok dinamik bir ortamda “Kim yaptı?” ve “Neden?” sorularını dağarcığımızdan çıkarıp “Ne oldu?” diye sormaya niyet ettik. Her türlü raporda, yazışmada ve sözde “İnsan hatası” demeyi yasakladık kendimize. Söyleyenin ağzına kırmızı (ama tatlı) biber sürdük 😉 Sadece soruyu değiştirmenin bile önce güveni, sonra yavaş yavaş performansı nasıl artırdığına şahit olduk.
Yıllardır kurumların ve ekiplerin kültürel dönüşüm yolculuklarını kolaylaştırmak için uğraşıyoruz. Kültür dediğimiz şey böyle gündelik olaylara nasıl yaklaştığımız aslında. Çoğu zaman o kadar da sofistike çalışmalara gerek olmadığını düşünüyorum. Bazen sadece hataları nasıl ele aldığınıza bakmanız bile yeter. Küçük bir farklılık Arşimet’in kaldıracı gibi koca bir dünyayı yerinden oynatabilir.