Belirsizliğin ve karmaşıklığın yüksek olduğu bir zamanda hızlı, isabetli ve kaliteli kararlar nasıl alınabilir?
Önce Amin Maalouf’un “Labirent – Batı ve Hasımları” kitabından manidar bir hikaye…
1950’li yıllarda Mao liderliğindeki Çin yönetimi Batı ile arasındaki uçurumu hızla kapatmak ister. Uyuyan devi uyandırmaya ve toplu bir mücadeleye gerek olduğuna inanmaktadırlar ve “İleri doğru büyük sıçrayış” diye bir inisiyatif başlatırlar. Tarımsal üretimin artırılması hem devi iyi beslemek hem de ulusal geliri artırmak için çok önemlidir. Ürüne zarar veren dört canlıyla mücadele kararı alırlar: Sıçanlar, Sinekler, Sivrisinekler ve Serçeler. Özellikle her serçenin yaklaşık 4 kilo tahıl yediğini dikkate alınca serçeler azalırsa üretimde inanılmaz bir artış olur diye düşünürler. Ulusal bir seferberlik başlar, insanlar ülkenin her yerinde tencere tava çalarak serçeleri korkutur, aç bırakırlar ve serçe nüfusunu azaltırlar. Ama bu minik kuşların böcekleri de yediği dikkate alınmamıştır. Serçeler azalınca böcekler çoğalır, üretim daha da düşer ve 1958-1962 arasında ülke tarih boyunca gördüğü en büyük kıtlıklardan birini yaşar. Yaklaşık 30 milyon kişi ölür!
Zihnimiz basit “Neden-Sonuç” ilişkileri kurmayı sever. Hızlı olalım derken de verilerin ve objektif gözlemlerin yerini varsayımlar ve inançlar dolduruverir. İnançlar yargılara, yargılar kararlara ve eylemlere dönüşür.
Karmaşık sistemlerde basit “Neden-Sonuç” ilişkileriyle ilerlemeye çalışmanın bedeli Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak olabilir. Bu nedenle başta sorduğumuz sorunun bize göre yanıtı “Sistem düşüncesi” üzerinde ustalaşmaktır. Serçe hikayesinin bir benzerini “Faiz mi, enflasyon mu? Hangisi neden hangisi sonuç?” tartışmasında yaşamıyor muyuz? Bir sistem olarak baktığınız zaman enflasyonun ülkenin cari açığından açığı oluşturan verimsizliklere, gelecekle ilgili beklentilerden, hukukun nasıl uygulandığına, para kazanmaya dair etik değerlere ve daha pek çok faktöre bağlı olduğunu kavrayabilmenin yolu açılır.
On yıldır birçok kuruma ve profesyonel yöneticiye yol arkadaşlığı yapıyoruz. Karmaşıklığın içinde hızlı, isabetli ve kaliteli kararlar almaya gerek olduğunu ve bu nedenle sistem düşüncesinin ve yaklaşımının kritik bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Yöneticilerin olup bitenleri sadece kendi pencerelerinden görüp “Neden-Sonuç” ilişkileri kurduğu, yargılara yöneldiği ve kalitesiz kararların kaynağı olduğu bir dünyadan farklı sesleri de duyabildiği ve sistem dinamiklerini kavrayabildiği bir zihniyete doğru gelişmesini desteklemeye çalışıyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız da devam edecek…